Bu Broşür Dayanışma grubu tarafından Mayıs 2016'da Lefkoşa'da yayınlanmıştır.
Biz kimiz?
Çoğulcu, ekolojist, feminist, anti-kapitalist, özyönetimci ve enternasyonalist bir sol için Dayanışma!
Dayanışma; emek, kadın, LGBTI, Kuir, vicdani ret, barış ve ekoloji alanlarında mücadele eden aktivistlerin bir araya gelerek oluşturduğu çoğulcu, feminist ve anti-kapitalist yatay bir örgütlenme ağıdır.
Toplumsal özgürleşme, kapitalist sistemin iktidar ilişkilerini dağıtarak, aynı zamanda gündelik hayat içerisinde yeniden üretilen tahakküm ilişkileriyle de mücadele ederek gerçekleşebilecektir.
Bu anlamda Dayanışma, genel olarak sisteme karşı mücadele ederken aynı zamanda gündelik hayatın içerisinde üretilen her türlü tahakküm ilişkisine karşı mücadeleyi de önüne koyar. Sistem sadece tek noktada toplanmış merkezi bir güç değil, tüm yaşam alanlarımızı, toplumsal ve bireysel ilişkilerimizi sarmalayan ve bunlar içerisinde yeniden üretilen hegemonik güçler toplamıdır. Dayanışma, kapitalizme karşı mücadele ederken aynı zamanda en küçük yaşam alanlarımıza kadar maruz bırakıldığımız tahakküm ve iktidar ilişkilerine de yönelik özgürleştirici pratikler yaratmayı hedefler.
Dayanışma, sisteme ve tahakküm ilişkilerine karşı mücadelesini basit bir politik alan mücadelesi ile sınırlamaz. Solun, ekonomik ve sosyal değerlerinin yanında aynı zamanda etik, kültürel ve manevi değerlerden oluşan varoluşsal bir sorumluluğunu da üstlenen Dayanışma; yaşamı ‘şu anda’, ‘şimdide’ dönüştürmeye çabalar, devrimi sadece ulaşılması gereken bir hedef, bir olay olarak değil, aynı zamanda gündelik hayatın dönüştürülmesi olarak algılar.
Alanlarda mücadele eden aktivistlerin çoğulcu örgütlenmesi olarak Dayanışma; Kıbrıs’ın kuzeyinde güç, rekabet, iktidar ve geleneksel değerlerle arasına mesafe koyarak, alternatif bir sol mücadele zemini yaratılması için anti-kapitalist güçlerin birlikteliğini savunur.
Mücadele dünyanın farklı ülkelerinde çeşitli biçimlerde ortaya çıktığı gibi, ülkemizde de farklı farklı alanlarda kendisini göstermektedir. Emekçilerin hak mücadelesi; Kıbrıs'ta yaşayanların kimlik ve barış mücadelesi; kadınların, LGBTI ve Kuir bireylerin özgürleşme mücadelesi; yoksulların, göçmenlerin ve mültecilerin hayat mücadelesi; tahakküm altına alınan doğa için ekoloji mücadelesi… Dayanışma tüm bu mücadeleleri bir yandan kapitalist sistem ile bağdaştırarak anti-kapitalist bir mücadele zemininde hareket ederken, diğer yandan da her türlü tahakküm ilişkisine karşı direnişi önüne koyar.
Dayanışma’nın örgüt ve örgütlenme anlayışı da, söz konusu etik ve siyasal kaygılarla şekillenir. Tahakküm biçimlerine ve kapitalist iktidara karşı mücadele, aynı zamanda sistemin kodladığı değerlere de yönelik bir mücadeledir. Bundan dolayı karşı olduğumuz şeye, onun değer yargıları ve alışkanlıkları ile değil, tahayyül ettiğimiz dünyada ve yaşamda var olmasını arzuladığımız değerler ve pratiklerle mücadele edilmelidir. Dolayısıyla Dayanışma, ‘nasıl bir dünya istiyorsak öyle bir örgüt’ anlayışı ile örgütlülüğünü yatay, bürokratik olmayan, çoğulcu, katılımcı, rekabetten uzak ve özgürlükçü değerler üzerinden şekillendirir.
Dayanışma aşağıdan yukarıya veya yukarıdan aşağıya hiyerarşik ve dayatmacı bir mantıkla değil, aşağıdan aşağıya, yataylıklar kurarak örgütlülüğünü şekillendirir.
Özgürlükçü sol bir anlayışı benimseyen Dayanışma, tahakküm ilişkilerinin kapitalizm öncesi toplumlarda olduğu gibi kapitalizm sonrası toplumlarda da gelişebileceğini savunarak, sadece kapitalizme karşı olmanın tahakküme; sadece tahakküme karşı olmanın da kapitalizme karşı olmak anlamına gelmeyeceğinin altını çizer. TC’nin Kıbrıs’ın kuzeyinde oluşturduğu ekonomik, siyasi ve askeri tahakküm ilişkilerini reddederek, Kıbrıslı Türklerin işgale ve işgal öncesinde başlayıp sonrasında kurumlaşan tahakküm ilişkilerine karşı topyekun mücadelesine destek verir. Kıbrıs’ta yaşayan tüm halklar olarak dışarıdan dayatılan her türlü tahakküme karşı birleşik bir Kıbrıs için dayanışmayı yükseltmeyi savunur. Bu anlamda Dayanışma; insanın insan üzerindeki tahakkümüne, erkeğin kadın üzerindeki, devletin toplum üzerindeki, zenginlerin yoksullar üzerindeki, toplumun doğa üzerindeki, etnik bir grubun bir başka etnik grup üzerindeki, sömürgeci güçlerin bir başka halk üzerindeki, bürokrasinin birey üzerindeki, yaşlının gençler üzerindeki vs. tahakkümüne karşı mücadeleleri önemser. Dayanışma; bu ve bunlar gibi tahakküm ilişkilerine karşı mücadelenin de ancak özyönetim, yerelden ve yatay sosyal ağlar gibi araçlarla aşılabileceğini savunur.
Ekolojik talanın, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin, yoksulluğun, kapitalist sömürünün her alandaki iktidar ve tahakküm ilişkilerinin gittikçe şiddetlendiği ve derinleştiği bir dönemde, işgale, asimilasyona ve sahte bir refaha dayanan Kıbrıs’ın kuzeyindeki rejim tüm meşruluğunu yitirmektedir. Geleceğin kurucu siyasetinin sol değerler üzerinde yayılan bir hareket olması gerektiği kesindir. Kıbrıs’ın kuzeyinde birleşik bir mücadele ve sol alternatif yaratma sancılarının çekildiği, parçalanmışlığın hakim olduğu bir dönemde Dayanışma, anti-kapitalist birleşik bir mücadelenin ortak zeminini oluşturmak adına toplumsal mücadelelere mütevazi bir katkı koymak hedefindedir. Kıbrıs’ın kuzeyinde ve hatta ada genelinde anti-kapitalist solun gelişip büyümesi, anti-kapitalist solun çoğulcu ve dayanışmacı kültürünün yaygınlaştırılması ve içselleştirilmesi ile gerçekleşecektir. Dayanışma’nın temel felsefesi müşterektir! Yani “Paylaştığımız her şey dünyayı değiştirmek için ihtiyacımız olan her şeydir!”
Dayanışma aşağıdaki temel ilkeler üzerinden mücadele perspektifini şekillendirir:
Ekoloji:
Ekolojik krizin temeli, mevcut üretim ve tüketim ilişkilerinden kaynaklanmaktadır. Dayanışma, toplumsal ekoloji mücadelesini yükseltirken ayrıca doğa ile toplum arasındaki ilişkiyi de sorgulayarak bir iktidar ve sömürü biçiminde olan söz konusu ilişkinin dönüştürülmesi ve yeniden kurulması gerektiğini savunur. Bu anlamda ekolojik krize çözüm, mevcut üretim ve tüketim ilişkilerinden bir kopuşu zorunlu kılmaktadır.
Feminizm:
Eril tahakküm, hegemonik sistemin ve iktidarın tüm araçlarını kullanarak cinsiyet temelli eşitsizlikleri pekiştirmektedir. Toplumsal cinsiyet kimlikleri arasındaki hiyerarşi, otorite, baskı ve ötekileştirmeye karşı Dayanışma, toplumsal cinsiyet eşitliği zemininde mücadele eder. Dayanışma, ataerkil sistemin ürettiği toplumsal cinsiyet rollerinin erkekler üzerinde de tahakküm kurduğunun farkındadır. Bu noktada Dayanışma, hegemonik erkekliğin ürettiği avantajlı konumu eleştiren bir noktada mücadele ederken, başka bir kadınlık olduğu gibi başka bir erkekliğin de mümkün olduğunu savunur.
Yoksulların, ezilenlerin ve azınlıkların tahakküm ilişkilerinin mağduru oldukları bir gerçektir. Bununla birlikte cinsiyet temelli ayrımcılığa ve eşitsizliğe uğrayan toplumsal kesimler içerisindeki kadınlar, Kuirler ve LGBTI bireyler ise iki kez mağdur olmaktadırlar.
Feminist mücadele; kapitalizm, aynı zamanda otorite ve militarizm gibi hangi formasyonda olursa olsun eril tahakküme karşı eşitlik ve özgürlük mücadelesini içerir.
Özgürlükçü Sosyalizm:
Geçmişteki otoriter ve bürokratik ‘sosyalizm’ deneyimlerinin aksine Dayanışma, aşağıdan, katılımcı, özgürlükçü ve anti-otoriter bir sosyalizm anlayışını sahiplenmektedir. Özgürlük yoksa eşitlik; eşitlik yoksa adalet de yoktur anlayışıyla, sosyalizmin toplumsal eşitlik, adalet ve özgürlük ilkeleri üzerinde inşa edilmesi gerekmektedir. Bu anlamda Dayanışma, aşağıdan sosyalizmden, yani kitlelerin özörgütlenmesi, çoğulculuğu, katılımcılığı ve demokrasisiyle kurulacak, militarist ve otoriter olmayan özgürlükçü sosyalizmden yanadır.
Özyönetimcilik:
Ulus devletin tek tipçi, bürokratik ve sınıf, ırk, cinsiyet tahakkümüne dayalı örgütlenme yapısına karşı toplumların özgürleşmesi ve halkların kendi kendisini gerçekten yönetmesinin yolu özyönetimcilik ilkelerine dayalı bir toplumsal yaşam örgütlenmesiyle gerçekleşecektir. Ayrıca Federalizm ve federal kültür bir yaşam biçimi olarak görülmelidir. Merkezi otoritenin yerel/taşra üzerinde oluşturduğu bürokratik hegemonya, ancak federalist anlayışın toplumdaki hiç bir katmanı dışlamayacak biçimde kurgulanmasıyla kırılacaktır. Dayanışma yaşamın mikro alanlarının komiteler ve meclisler aracılığı ile örgütlenmesini hedefler; yerellerden yurt çapına yayılacak katılımcı ve çoğulcu, eşitlikçi, demokratik ve yatay örgütlenme modelleriyle özgürlükçü bir toplumsal yapı için mücadele eder.
Anti-kapitalizm:
Kapitalizmin bugün aldığı biçim ve içerik olarak neoliberalizm, sınıfsal ve cinsiyet temelli eşitsizlikler ile adaletsizlikleri derinleştirerek ekonomik; toplumsal ve bireysel, etik değerleri aşındırarak kültürel; yeni baskı ve zor mekanizmaları yaratarak demokratik; ve doğa üzerindeki sömürüyü hızlandırarak ekolojik yönden gezegenimizi topyekün bir yok oluş sarmalına dolamaktadır. Sadece insanlığın değil aynı zamanda gezegenimizin de kurtuluşu için hem yerel ölçekte hem de uluslararası ölçekte anti-kapitalist mücadele savunulmalıdır. Gün geçtikçe daha da fazla deneyimlediğimiz yoksulluk ve işsizliğe karşı sadaka/hayırseverliğe dayalı ilişkileri reddeden Dayanışma, kapitalist ekonomiye karşı eşit ve adil paylaşımdan yana, kar değil kamu odaklı müşterek (kooperatif, takas vb.) ekonomik modelleri destekler ve bu modellerin geliştirilmesini talep eder.
Dayanışma farklı farklı alanlarda hak ve özgürlük mücadelelerinin aynı zamanda anti-kapitalist içerikler ve talepler taşıması gerektiğini düşünerek, alanlardaki direnişlerin anti-kapitalist bir mücadele zeminde koordinasyonunu savunur.
Enternasyonalizm:
Milliyetçiliğe, ırkçılığa, ataerkiye ve militarizme karşı; halkların, emekçi sınıfların ve toplumsal hareketlerin enternasyonalist dayanışmasını ve sınırları aşan ortak mücadelesini ilke olarak benimseyen Dayanışma, kapitalizme ve emperyalizme karşı mücadelenin sadece yerel değil, aynı zamanda küresel ortak mücadelelerle başarıya ulaşabileceğini benimser.
Barış ve Federalizm:
Barış ülkemizde, bölgemizde ve dünyamızda en acil ihtiyaç olarak karşımızdadır. Dayanışma, Kıbrıs’ta barışı sadece bir çözüm planına atılacak imzalar olarak algılamaz. Barış; politik, sınıfsal ve sosyolojik bir meseledir. Barış, ada üzerinde yaşayanların, eşitlik ve adalet ilkeleriyle örülmüş ortak mücadelesinin ve çabasının bir sonucu olacaktır. Kıbrıs’ta barış sadece yasal bir metinden öte toplumun çeşitli katmanlarının da dahil olacağı yeni bir düzeni temsil etmelidir. Bundan dolayı Dayanışma, barışın sadece ‘liderlerin’ tekeline bırakılmaması gerektiğini, gerçek barışın ortak yaşantılar ve ortak mücadele deneyimleri ile tesis edilebileceğini savunur.
Bu anlamda geçmişte yaşanan çatışma dönemleri ile yüzleşmek, yıllardır yok sayılan acıların aydınlatılmasına yardımcı olacaktır. Ancak böyle bir durumda, demokrasi ve insan haklarına dayanan bir siyasi kültür temelinde barış inşa edilebilir.
Barış aynı zamanda sadece Kıbrıs’ta yaşayanlar arasında değil, insanın toplum ile, toplumun doğa ile ve insanın kendi kendisiyle de yaratması gereken varoluşsal bir olgudur.
Anti-militarizm:
Ulus devletlerin, ihtiyaçları olan egemen düzeni muhafaza edebilmek adına boyun eğme ve itaat etmeye dayalı, tek tipçi, geri dönülmez tahribatlar yaratan, yok edici Militarizm’e karşı; otoriter olmayan ve düşmanlık kültürünün yer almadığı, eşitlik, adalet ve özgürlük ilkelerine dayalı bir yönetim biçimi yaratılmalıdır. Bu anlamda Dayanışma aynı zamanda şiddetsiz bir dünya ve şiddetin üretilmediği toplumsal bir düzen çabasıdır.
Bu amaçla Dayanışma; Halkların kardeşliğinden, yaşamdan, doğadan, barıştan yana taraf alırken güce dayalı devlet ile her türlü tahakküm sistemine ve bu eril düzenin sürdürülebilir olması adına, yaratılan “güven” algısına karşı çıkar; şiddet, baskı, zor kullanarak korku yaratıp kontrol etme amacıyla kullanılan her türlü militarist araca karşı mücadele eder.